Spor medyasının mutfağına giriyoruz!

8 Mayıs 2015

Yayın hakları ülke sporunun gerçek değerini belirliyor mu?


Türkiye'de yükselen spor ekonomisinin lokomotifi yayın hakları. Ülke futbolunun ekonomik değeri ve Avrupa'daki başarı sıralamalarında bulduğu konum göz önüne alındığında ise durum biraz karmaşıklaşıyor.

Türkiye'de spor müsabakalarının yayın hakları her geçen yıl fahiş rakamlara yükseliyor. Türkiye futbol ligi Spor Toto Süper Lig'in yayın hakları 2016-2017 sezonu sonuna kadar Digiturk uydu platformunda. Digiturk Süper Lig yayın hakları için Türkiye Futbol Federasyonu'na yıllık 450 milyon dolar ödüyor.

Bu rakamla futbolda Avrupa'da yayın gelirlerinde 6. sırada olan Türkiye, milli takımlar bazında 31. kulüpler bazında ise 12. durumunda. En başarılı futbol kulübü Galatasaray, Avrupa'da 37. sırada. Türkiye Milli Takımı, dörder senede bir yapılan Dünya Kupası ve Avrupa Turnuvası'na neredeyse üç turnuvada bir katılabilme başarısı gösteriyor. 

Aynı zamanda Türkiye Basketbol 1. Ligi'nin yayın haklarının da sahibi olan Digiturk, bunun için yıllık sadece 4,8 milyon dolar ödeme yapıyor. Bu rakamlarla karşılaştırıldığında futbol ve basketbol için ekonomik büyüklük, başarıyla ters orantılı. 4.8 milyon dolarlık yayın geliriyle Türkiye Basketbol Ligi, Avrupa'nın en değerli 8. yayın gelirine sahip ligi konumunda. Gelelim işlerin karmaşıklaştığı konuya... Basketbolda dünyanın en büyük spor turnuvalarından NBA'e en fazla oyuncu gönderen Avrupa ülkelerinden biri olan Türkiye, Avrupa ve Dünya şampiyonalarının neredeyse tümüne katılıp, bazılarında final oynama başarısı gösteriyor. Türk basketbol kulüpleri, Avrupa'nın en büyük turnuvası Euroleague'de final four oynamaya hak kazanıyor. 

Yukarıdaki rakamlar, yayın gelirinin ülke sporunun gerçek değeri ve başarı sıralamalarındaki konumuna doğrudan etki etmediğinin göstergesi. Küçük rakamların iyi yönetildiğinde nasıl başarıya ulaştırılacağını gösteren ülke basketbolu, futbol ekonomistleri tarafından adeta bir balona benzetilen futbola karşı nispet yapar gibi ülkeyi en iyi yerlerde temsil ediyor. İşin kötüsü, Avrupalı biri, Türkiye'deki futbol ekonomisinin son dönemdeki büyüyüşünü gördüğünde, ülke futbolunu yönetenleri başarılı sanma gafletine düşebilir. Hem de çok haklı bir biçimde yayın gelirleri artan kulüplerin kesesinin rahatladığını düşünerek düşebilir bu gaflete. Peki yayın hakları gelirleri ülke sporunun değerini belirlemede bir ölçüt olarak kullanılabilir mi? Avrupa'nın en büyük 6. yayın değerine sahip ülke futbolumuzun bu yayın değeri nereden geliyor? Ülke futbolunu yönetenler hangi konuda başarılı da yayın gelirleri bu artışı yaşıyor? Bu soruları Türkiye'de futbolun paralı abonelik sistemiyle yayınlandığı ilk günlerinde futbol yayıncılığı yapan Cine 5'in o dönem genel yayın yönetmenliğini,  geçtiğimiz yıllarda Lig TV'de İngiltere Premier Lig müsabakalarının yorumculuğunu yapan gazeteci İbrahim Altınsay'a yönelttik. Telefon bağlantısı yaptığımız Altınsay, ülke futbolunun karmaşıklaşmış yapısını, ekonomik dengesizliklerini ve tüm bunların izleyiciye bakan yönünü irdeledi. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder